From: Nilgün Belma Bugüner (nilgun@superonline.com)
Date: Fri 13 Sep 2002 - 11:36:04 EEST
Selam,
İşlemci üretimi, ya da genel anlamda yarıiletken teknolojisi kullanılarak
Türkiye gibi bir coğrafya da üretim yapılamıyor. O teknoloji
için bizim ülkemiz çok tozlu. Yağışı bol kuzey ülkeleri tercih ediliyor.
Bu teknolojik engellerden biri. Tubitak'ta bir deneysel yarıiletken üretim
laboratuarı var. Sanırım 15 mikronun altına inemiyorlar. (Toz irilik sınırları)
Şimdiki teknoloji 1.5 mikronun altına indi. Üstelik bu tesisler 10 yıldan
fazla kullanılamıyor. Toz birikmesinden devre dışı kalıp araştırma
laboratuarı olarak üniversitelere hediye ediliyorlarmış :-)
Yarıiletken teknolojisi artık fiziksel sınıra dayandı.
Daha küçüğü, atom altı seviyelere geçmedikçe mümkün değil. Bilgisayarınızda bir
nükleer reaktör istemezsiniz herhalde, yani şimdilik mümkün değil.
Zaten şu anda kutunun içinde işlemci diye bir fırın var. Soğutmak için soğutucular
yetmiyor üzerine bir de fan takıyoruz. Yani artık ısı sınırında dansediyoruz.
Makina dilleri 8 bitlik kelimeler kullanıyor. İşlemciyi
konuşturmayacaksanız, fazla bir kelime haznesine ihtiyaç olmayacaktır.
O zaman niye 512 bitlik teknoloji? Sayısal genişlik sınırları,
yazılım seviyesinde aşılıyor. Aynı işi hızlı bir işlemci aynı
sürede yapacaksa niye 512 bitlik işlemci... (Bu kadar büyük bir işlemciyi
şimdiki hızlarda çalıştırırsanız tutuşur.) Aynı karta 4 tane işlemci
koyun makinaya da bir klima bağlayın, olsun bitsin. :))
Bakın hala saat çarpanları 33MHz. Sebebi ne biliyor musunuz.
Yıllar önce 50 MHz ana kart seviyesinde denendi. Kart tutuştu.
Bu 33MHz.lik sınır oradan kaldı. Güvenli sınır olarak.
İşlemci sadece kendi içinde bu sınırı aşıyor. Diğer çevre birimleri de
göstermelik hız çarpanları kullanıyor. Yani onlarda kendi içinde hızlı
çalışıp kart seviyesinde 33MHz e iniyorlar. 100MHz HD kabloları
ekranlanıyor. Bir canlı, bir toprak diye gittiği için normal
kablonun 2 katı iletken içeriyor.
İşte böyle...
Yani birşey isterken önce olabilirliği araştırılmalı. Ben istedim olsun,
diye birşey yok. Gelecek asırda belki olur.
Türkçeleştirme çalışmaları, Gelecek tarafından değil, sizin benim gibi
gönüllülerce yapılıyor. Öyle olmasa yabancı dağıtımları Türkçe
kullanamazdık.
Esen kalın,
Nilgün
Cuma 13 Eylül 2002 04:58 sularında, Bedri Özgür Güler şunları yazmıştı:
> Sorun GUNUMUZ ICIN yeterli gelmesi veya gelmemesi degil sorun gelcekte
> yeterli olabilecek mi ve yeterli olmadigi yerde oturup kos kos intelin yeni
> bir islemci uretmesini beklemekmi ya da mikrosoftun daha geliskin bir
> isletim sistemi sunmasini beklemek mi ya da Linus Towards (Soyadinin
> yazimindan emin degilim) gibi bir yigit ve karali insanin bir isletim
> sistemi yazmasini beklemek mi ya da bir yigidin cikip hadi linuxu daha ust
> duzey bir isletim sistemi yapalim 128 bitlik yapalim 256 veya 512 bitlige
> donustulerim diyip bir anda ortaya cok para dokmesi veya guclu baglantilar
> ile benim yaptigim gibi bir oneri sunmaya ihtiyaci olmamasini beklemek mi?
> Neden gelismelerden calismaktan uzak duruyoruz ve neden uzak durmakla
> kalmayip bir (belki de konuyu bilmeyen belki de heyecanli belki de cok sey
> bekleyen ama gelismeyi isteyen) bir kisinin onerisini 'su andaki sistem
> neye yetmiyor' diye elestirmek istiyoruz. Neden yetmesin yetiyor ya da
> henuz yetiyor. Aslinda bir yandan da yetmiyor. Bu gun 10 program ayni anda
> calismak ihtiyacindaysa yarin 20 olacak bir sure sonra 100 olacak. Neden bu
> gunden BIZ calismiyoruz. Gelecek cok guclu ve cok onemli bir misyon aldi
> uzerine ve pek takip edemesem de gordugum kadari ile eksikleri olsa da
> gayet iyi yurutuyor bu misyonunu. Peki gelecek'i kuran yigitler olmasa,
> herkes koca linux turkce olur mu ya da birileri nasilsa yapar ya da
> ingilizce neyine yetmiyor dese sizce Gelecek diye birsey olur muydu? Neden?
> lere yanit yine Neden? lerle verildi ama sanirim sorunuzu yanitladim.
> Tesekkurler...
>
> Saygilarimla...
>
> Bedri Ozgur Guler