[Gelistirici] Hoşçakalın.

S.Çağlar Onur caglar at pardus.org.tr
18 Şub 2009 Çar 19:42:05 EET


Selamlar;

18 Şub 2009 Çar tarihinde, Mehmet Nur Olcay şunları yazmıştı: 
> Bence bu konuda biraz daha geniş düşünmen gerekiyor. Eskilerin, "söz sahibine 
> aittir" diye bir lafı vardır. Söylenenler belki fazla düşünülmeden o an için 
> söylenen kişisel ifadelerdir. Ekibin genel olarak böyle bir tavır içinde 
> olabileceğini düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum. Ancak çekirdek ekip ile 
> diğer geliştiriciler arasında bir iletişim sorunu var sanırım. Ekip, aslında 
> farklı düşündüğünü hissettiremiyor pek, aksi düşüncelere yol açacak şeyler de 
> olunca bu noktaya geliyoruz. Canlı misali: işten az önce geldim ve mesajını 
> yeni okudum, sen mesajını yazalı 5 saat olmuş ve maalesef çekirdek ekipten bir 
> kişi çıkıp da, "yanlış anlaşılmalar var, kimseyi kaybetmek istemeyiz" gibi 
> yuvarlak cümlelerle bile olsa bir fikir beyan etmemiş. Önemsemediklerini 
> düşünmüyorum ama bahsettiğim iletişim sorunu bu işte.

Çok ciddi bir problem görüyorum ben burada fakat problem tarif ettiğin gibi TÜBİTAK çalışanı
olan birinin çıkıp bu ve benzeri durumlarda __özneden bağımsız__ ben gidiyorum diyen herhangi birine 
"gitme, neden gidiyorsun", "yanlış anladın" veya "oh be kurtulduk" diye yorum yapmasını bekliyor 
olman(ız) bence.

Bu konunun kişileri önemseyip & önemsememek veya değer verip vermemek ile ilgisi bile yok. Ortada bu işi
profesyonel olarak yapan, bu işi yaptığı için para kazanan insanlar ile bu işten dolaylı şekilde 
para kazanan veya bu işi boş zamanlarında inandığı değerler uğruna hobi olarak yapan iki ayrı kitle var. 
Fakat ve fakat bu iki kitlenin tek ortak özelliği aynı şeye inanıyor & aynı amaçlar uğruna emek & zaman harcıyor 
olmaları. Ne daha azı, ne de daha fazlası. 

Fakat bu iki kitle veya bu kitlelerden herhangi biri kendi içinde senfoni orkestrası kıvamında uyumlu olacak
diye gerçek de ne yazık ki geçerli değil. Eski bir TÜBİTAK çalışanı olarak eğer oralar çok değişmedi ise bu süre zarfında
listelerde olduğunu düşündüğün gerginliğin/haksızlıkların veya bu olanlara ne isim veriyorsan en az 10 katının gün içinde
TÜBİTAK içinde çalışan ekibin içinde cereyan ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim sana. 

Takım olmak, birlikte çalışabilmek tam olarak bu durumları kontrol edebilmek demek zaten, her şeyin güllük gülistanlık
olduğu herhangi bir yer zaten yeryüzünde mevcut değil ne yazık ki, bir takımın başarısı ise içerde ve dışarda yaşadığı bu micro ölçekteki
krizleri beraberce atlatabilme yeteneğinden başka birşey değil.

Hem insanların profesyonellik diye betimlediği şey (buradaki kastım para alınarak yapılan iş değil) takım olma/olabilme yeteneği ile birleşmiş
"insandan bağımsız, kişiye bağlı olmayan, o kişi olmasa da işlerin yürüdüğü" kendi başına yaşayan bir organizmadan farklı bir şey değil bence. 
Aynı ülkeyi yöneten adam ölünce ülkenin bir anda dağılmayacağı sadece yerine başka birinin konacağını veya o makamın işlerini başka makamlara 
paylaştırması gibi bir şey bu.

İşte bence tam da bu sebeplerden dolayı kimse yorum yapmamayı tercih ediyor, liste arşivinde araştırırsan daha önce bir kaç kişiye "Biz özgür
yazılım dünyasında gidene git, kalana kal" demiyoruz diye dışardan pek delikanlı, pek tehditkar görünen hatta okuyanı irite eden ama 
aslında özünde "her ne şekilde olsun katkı vermek istiyorsan kapımız açık, vermek istemiyorsan uğurlar olsun" dan başka bir şey söylemeyen bir
sözü en az 3-4 kere ettiğimi görebilirsin.

Bu yüzden gene __özneden bağımsız__ bu tür olayların yaşanması tabi ki tatsız ama içinde bulunduğumuz tanımı itibari ile isyankar, dağınık,
buyruk tanımaz, özgür yaşam tarzının da bir parçası, nasıl yaşarken ölüme isyan edemiyorsan buna da isyan etme hakkın yok bence.

> Bu konuda Selim'in tespitlerine katılıyorum, "nasıl geliştirici kazanırız" ın 
> yanına "nasıl geliştirici kaybetmeyiz" sorusunu eklemek gerekiyor. Arada bir 
> fark ya da tavır yok ki deyip konuyu ötelemek, soruna eklemlenmek oluyor 
> maalesef. Neticede birçok kişi, farklı yer ve zamanlarda aynı şeyi dile 
> getiriyorsa, "velev ki o şey yanlış olsun", bunun nedenleri üzerinde adam 
> akıllı düşünmek, tartışmak daha makuldur, anla(ş)ma ve iletişim sağlar en 
> azından. Bu konunun pek çok şeyden önce mutlaka proje yönetimi ve çekirdek 
> dışı gelişticiler arasında akl-ı selim ile çözüme kavuşturulması lazım.

Daha önce de çok kere yazdım, eksikliğini hissettiğimiz şey (veya en azından benim eksikliğini hissettiğim şey) geliştirici sayısı değil, "kalitesi" 
(dipnot: burada bir itham falan yok, kimse kılıcını kuşanıp sen şimdi bana kalitesiz mi dedin diye klavyesine sarılmasın rica edeceğim). Kuru kalabalığın 
bir işe yaramadığını TÜBİTAK içinde çalışırken tahmin ediyor, an itibari ile profesyonel hayatımı dışarıda sürdürürken ise canlı canlı gözlemliyorum, yanınıza alıp karpuz satmaya gitmeyeceğiniz teknik adamlardan oluşan bir ekibiniz varsa o ekiple en fazla pazrda karpuz satabilirken, aksine bilgili, efendi, öğrenmeye açık, merak eden, soran & sorgulayan ve hayatını karpuz satarak geçiren bir ekip ile dünyayı ele geçirebilirsiniz.

Saygılar
-- 
S.Çağlar Onur <caglar at pardus.org.tr>
http://cekirdek.pardus.org.tr/~caglar/

Linux is like living in a teepee. No Windows, no Gates and an Apache in house!
-------------- sonraki bölüm --------------
A non-text attachment was scrubbed...
Name: kullanılamıyor
Type: application/pgp-signature
Size: 197 bytes
Desc: This is a digitally signed message part.
URL: <http://liste.pardus.org.tr/gelistirici/attachments/20090218/3773ed85/attachment-0002.pgp>


Gelistirici mesaj listesiyle ilgili daha fazla bilgi