From: Metin KARAKUS (mkarakus@doktoroglu.net)
Date: Thu 12 Aug 2004 - 18:17:05 EEST
Asagidaki yaziyi yazan kimdir bilmiyorum,chain mail seklinde geldi.
Burdan yazan arkadasin,(egelinin,izmirlinin...) yuregine saglik
diyorum.
---- İnsan ömrünün en güzel dört senesini; onsekizimden yirmiikime kadarını bağışladım İstanbul'a. Her köşesinin kıymetini bilerek soludum ve kazıdım hafızama. Ama ne Bebek'te yenen dondurma, Galata Kulesinde saçlarımı uçuran rüzgar, ne Üsküdar sahilinde içilen çay, ne Nevizade' deki buzlu rakı serinletemedi içimi henüz yarısı kurumuş İzmir balkonu kadar... İstanbul' da aşk, hep biraz hüzündür. Gözlerinizden tasan mutluluk ve umudu zapteder, salamazsınız, utanırsınız çevrenizdeki yaşam çilesi meşgulu milyonlardan.Serin serin okşarken rüzgar, tokatlamaya başlar. Kızkulesi sadece ayrılık anlatır. Beyoğlu sadece siz içip unutasınız diye vardır. Kapalıçarşı'da kaybolursunuz ne aradığınızı da unutarak. Anadolu Kavağı'nda tüm dertlerden sıyrılmış; nefis bir balığı raki ile sularken kaçan vapur, tüm yollarınızı kapatır. Hiçbir kartpostala sığmayan Karakoy- Üsküdar, Beşiktaş-Kadıköy, Eminönü-karşıkıyı heryer vapuru manzarası dururken, neden gözlerini yere diker insanlar? Tüm aşkımla kollarımı açıp; dört bir yanına sarılmak istedim İstanbul' un; Beyazıt sahaflarını sevdim, sivil polis çıktılar; Beyoğlu Tüneli sevdim, bir salata yemeye yetmedi param; Üsküdar'ı sevdim Kadıköy' e kadar diye almadı taksici; koşmaya kalktım Yeniköy sahilboyu okkalı söz geldi kulağıma. Balkonsuz ve elli metrekare bir evde hergün için bir çizik atarak doldurdum dört seneyi, kollarım bosta kalınca. İzmir hep kalbimin ilk aşk köşesinde tazecikti. Temmuz sıcağında yanan ayaklarımı lastik pabuçlarla beraber yıkadığım Karşıyadaki cami avlusu, Kemeraltı'nin her sokağını gezerek aradığım şeftali-muzcusu, limonlu turşu suyu, her köşe başı midyecisi, Kordon' da buz gibi bira ve gün batımı, Güzelbahçe'de taze balık ve yakamoz. Pazarda seçmece sebze, İzmir tulum- dünyanın en güzel peyniri-, buldan bezi gömlekler... İzmir' i İzmir yapan muhabbettir. Herkes acelesi yokmuş gibi yaşar. Plazalar olmadığı gibi, plazadan taşan insan guruhu da yoktur. Açık hava tiyatro ve konserlerine yarısında girebilir İzmir insanı, kalbinde sanata saygısızlık asla yoktur, A kdeniz havasından olduğunu sanatçı da bilir ve ayıplamaz. Yanık tenle gezer yılın sekiz ayı tüm İzmir, erkeklerde şort, kadınlarında rengarenk uçuşan etekler... Herkes herkesi bilir gibidir. Market kuyruğunda bile muhabbet kurulur, kaynaşılır. Tüm evler balkonludur ve yazın mutfakta yemek ayıptır.Kimsenin gözü kimsede kalmaz ve kalın perde sektörü zayıftır. Gece yarılarından sonra bile sahilde yürüyüş yapan kadınlar vardır, aceleleri yoktur. Bisiklete biryerden biryere gitmek için binilir ve Bostanlı sahilinde güreşmek serbesttir. Tüm kızlar güzeldir, çünkü tenleri yanık, saçları uzun ve sağlıklıdır, hepsi yüzme bilir ve sever, dolayısı ile incedir bedenleri. Vapurlar zevk içindir, belki bu yüzden hiç inmeden geri gitmek ücretsizdir. Elele gezilebilir her semtinde, öpüşene gülümseyerek bakılır. Siraya girer insanlar, itişme yoktur. Pideci doludur her semt ve pide lahmacunla neredeyse aynı fiyattır. Çiğdem çitlenir yaz akşamları sahil boyu, kaynamış mısır ve dondurma yenir. Ne kadar kaybolursan kaybol, biryerler mutlaka denize çıkar ve bu hayatın en büyük lütuflarındandır. Aşk hep gülümsemektir İzmir' de, sınırı geçtiysen hasret. İstanbul'dan otobüse binip uyuyakaldığımız sevgili ile Sabuncubeli'nde gözlerimiz açtığımızda elele tutuşmamız dört sene boyunca, rastlantı midir, İzmir midir? Bu akşam balık pişiricisine uğramali, balıklar pişene kadar sahile inip, bir yarım saat yürümeli. Balkon'da yenen balığın yanına buzlu rakı eşlik etmeli, yarın belki Çeşme' de oluruz, sandaletleri meydana çıkarmali. Sevdikçe daha çok sevmeli. Uzattığım kolları boş çevirmedi bu şehir diye, şükretmeli..